Paris’e uzaktan bakacak olursak, dünyaca ünlü Eyfel Kulesi’nin meşhur Champ-de-Mars’a yukarıdan baktığını görürsünüz. Zarif, canlı ve romantik atmosferi dolayısıyla aşk şehri olarak bilinen Paris, Aydınlanma Çağı’nda da anıldığı gibi zamansız bir ışık şehri olarak anılmaktadır.

Paris’te kentin kimliği ile uyumlu bir İslam medeniyetinin varlığı göze çarpmaktadır. Fransa’nın başkenti köklü bir İslam tarihine ev sahipliği yapmaktadır. Günümüze kadar ulaşan bu tarihi unsurların bir kısmı kolaylıkla ayırt edilebilirken bir kısmını, Paris’te yüzyıllar öncesine uzanan İslam tarihini tam anlamıyla anlamlandırmak için kendi bağlamı içinde değerlendirmek gerekmektedir. Şehrin birden çok kimliği olduğu göz önünde bulundurulduğunda Avrupa’daki bu eşsiz cevherin görkeminde kısmen İslamiyet’in de payı olduğu iddia edilebilir.

Aydınlanma Çağı ve İslam

Fransa'nın modern kimliğinin kökeni Aydınlanma Çağı’na kadar uzanmaktadır. Işık Şehri yalnızca o dönemin bilimsel ve teknolojik gelişmeleriyle (örneğin Paris 1878'de elektrikli sokak lambalarına sahip ilk şehirdi) öne çıkmakla kalmamış, aynı zamanda entelektüel gelişimin de önünü açmıştır. Paris felsefenin teşvik edilmesi ve özgürlük, eşitlik ve kardeşlik gibi fikirlerin olgunlaşması ile birlikte ününe ün katmıştır. Bugün Batı toplumunun hala önemsediği bu değerler İslamiyet ile birlikte meydana gelen değişimlerin bir yansıması olarak da görülebilir. Aslında, Geç Rönesans dönemi ile Paris'teki Aydınlanma Çağı ve Coğrafi Keşifler dönemi, çağdaş gerçeklik göz önüne bulundurulduğunda, hayal edilmesi zor olsa da, kısmen İslam dünyasıyla bağlantılıdır.

Ticaret, diplomasi ve kutsal topraklara yapılan hac ziyaretleri kültürler arası hareketliliği sağlamıştır. Elbette, bu kadar belirgin olmayan etkinliklerle de kültürler arasında etkileşim olmuştur. Kur’an-ı Kerim’in ilk kez Fransızca’ya çevrilmesi (1647, L'Alcoran de Mahomet), toplumun üst sınıfında Oryantalizm ve Arapça çalışmaların popülerlik kazanması ve İslam’ın Altın Çağ felsefesinin keşfedilmesi Paris’in bugünkü ününü kazanmasına katkıda bulunmuştur. Voltaire ve Rousseau gibi Aydınlanma Çağı’nın önde gelen filozof ve yazarları sıklıkla Müslüman toplumlar ve İslami ilkelerden etkilenmiş ve İslam dünyasıyla kurulan ilişkilerden ve tercüme edilen metinlerden ilham almıştır. Uluslararası güç dengesi değiştikçe, Müslüman ülkeler Fransa tarafından sömürgeleştirilmeye başlanmış (1830'da Cezayir, ardından İngilizlerin kontrolündeki Aden kolonisi, 1881'de Tunus, 1882'de Mısır ve 1889'da Sudan); bu durum İslam felsefesi ve Müslüman halklarıyla doğrudan temasın kurulmasını sağlamıştır. İşte bugünkü Paris’in altyapısını bunlar oluşturmuştur.

Paris Ulu Camii

Paris Ulu Camii

Paris Ulu Camii Fransa’nın İslamiyet ile ilişkisinin en önemli simgesidir. Caminin geçmişi 18. yüzyılın ikinci yarısına, Coğrafi Keşiflerin zirvede olduğu döneme kadar uzanmaktadır. Paris'e yerleşen Osmanlı yetkilileri bir cami yapılmasını talep etmiş ve Fransız Afrika Komitesi'nin onayı ile Osmanlı Padişahı, Mısır Valisi ve Fas Sultanı'ndan maddi destek almıştır. Ancak I. Dünya Savaşı sırasında Osmanlılar Fransızların karşısında yer alınca inşaat durdurulmuştur. Cami 1926 yılında restore edilmiştir ve ihtişamlı mimarisi ile göz doldurmaktadır. Kuzey Afrika ve Mağribi tarzının ihtişamlı mimari özelliklerini barındıran cami Fas'ın Fes şehrinde bulunan ve dünyanın en eski üniversitesi olan Karaviyyin Camii’nin yanı sıra Tunus ülkesinin başkenti olan Tunus’taki Zeytûne Camii ile benzer özellikler taşımaktadır.

Sanılanın aksine Paris Ulu Camii Fransa'nın en eski camisi değildir ve Arapların ilk fetihlerinin ardından 9. yüzyılda güney Fransa'da inşa edilen camilerden sonra yaptırılmıştır. Fakat bu camiler zamana yenik düşmüş ve günümüze ulaşamamıştır. Paris Ulu Camii’nin Fransa'daki Müslüman topluluğu açısından çok önemli bir yeri vardır. Ayrıca dini gerilimlerin yoğunlukla yaşandığı günümüzden çok önce farklı dinlerin özgürce bir arada var olduğu dönemleri hatırlatmaktadır. Ayrıca I. Dünya Savaşı'nda Fransa için savaşırken öldürülen on binlerce Müslüman askerin hatırasını yansıtan Paris anıtlarından biridir.

II. Dünya Savaşı ve İslam

Paris Ulu Cami adaletsizlik karşısında dikkate değer bir kahramanlık hikayesine de sahne olmuştur. O dönem Ulu Cami’den sorumlu olan, Cezayirli dini lider Si Kaddour Benghabrit Nazilerin Fransa'yı işgali sırasında (Vichy Fransası, 1940-1944) çok sayıda Yahudi'nin hayatını kurtarmıştır. Tam sayı bilinmese de tarihçiler yaklaşık 500-1600 Yahudi'nin hayatını kurtardığını vurgulamaktadır. Benghabrit Yahudilere gizli bir şekilde kimlik kartı sağlayarak caminin altında bulunan geçitlerde saklanmalarını sağlamıştır. Ayrıca Naziler camiye geldiğinde Yahudileri uyarmak amacıyla, ışıkların yanıp söndüğü bir uyarı sistemi de kurulmuştur.

Benghabrit'in Yahudileri kurtardığı en önemli olaylardan biri, Paris'te çok ünlü bir kabare şarkıcısı ve Cezayirli bir Yahudi olan Selim Halali'yi kurtarmasıydı. Benghabrit, Halali'ye cami bünyesinde hazırlanıp çıkarılan belgelerden sağlamış ve onu Nazilerin sorgulamasından korumak için Müslüman olduğu iddiasını sağlamlaştırmaya çalışmış ve Müslüman mezarlığındaki isimsiz bir mezara babasının adını yazmıştır.

İslamȋ geçmişi olan Önde Gelen Paris Mekanları

Concorde Meydanı’ndaki Luksor Dikilitaşı

Concorde Meydanı'ndaki Luksor Dikilitaşı

Concorde Meydanı Fransa Kralı XVI. Louis ve Marie Antoinette'in yanı sıra diğer kraliyet üyeleri ve sonraki dönemde Maximilien Robespierre gibi devrimci liderlerin giyotinle idam edilmesinden dolayı aslen Devrim Meydanı olarak biliniyordu.

1830 yılında meydanın adı Concorde Meydanı olarak değiştirilmiştir. Mısır'daki Luksor Tapınağı'ndan getirilerek Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa tarafından yeni kurulan Fransız hükümetine verilen 3.300 yıllık Luksor dikilitaşı 1836’da, iki yıllık bir deniz yolculuğunun ardından Concorde Meydanı’nın merkezine yeniden dikilmiştir. Bu yalnızca Fransız-Müslüman ilişkilerinin anısını yaşatan değerli bir diplomatik hediye değil, aynı zamanda, o dönemde Mısır’daki egemenliğini genişleten İngilizleri küçümseme amaçlı verilen bir hediyeydi.

Zafer Takı ve Napolyon zaferleri kutlamaları

Zafer Takı

Paris’te görülmesi gereken yerlerden biri de Zafer Takı’dır. 12 caddenin kesiştiği noktada yer alan Zafer Takı, antik Roma’daki devlet kurma tekniklerinden de esinlenilerek, zaferleri anmak ve halkın hafızasını tazelemek için inşa edilmiştir. Napolyon döneminden itibaren Fransız Devrimi ve Napolyon Savaşlarında savaşanların anılması amacıyla kutlamalar yapılmıştır. Zafer Takı’nın İslami yönü ise genellikle pek bilinmemektedir. Rusya ile Fransa arasında süregelen çatışma Napolyon Savaşları sırasında da ortaya çıkmıştır. Napolyon, jeopolitik konumundan ve İngiltere ve Rusya’nın ortak düşmanları olmasından ötürü İran’daki Kaçar hanedanı ile işbirliği yaparak İran-Fransa ittifakını güçlendirmeye çalışmıştır.

Zafer Takı aynı zamanda Napolyon’un Mısır’la olan karmaşık ilişkisini de hatırlatmaktadır. 1798'de gerçekleşen Piramitler Muharebesinde Fransızlar Mısır'ı işgal ederek Memlükler ile savaşmıştır. Napolyon'un Mısır'daki egemenliği kısa sürmesine rağmen, Osmanlı ve Memlük kuvvetlerinin net bir biçimde yenilmesi yalnızca Müslüman ordularının zayıflığını göstermekle kalmamış, aynı zamanda Orta Doğu'daki Avrupa emperyalizmini de başlatmıştır.

Napolyon Bonapart’ın İslam dinine büyük saygı ve hayranlık duyduğu bilinmektedir. Ayrıca esaretin son yıllarında Müslüman olduğu doğrultusunda söylentiler bile vardır. Mısır’ı işgal etmeye kalkıştığında, yayınladığı bildiride şöyle demiştir:

“Ey Mısır halkı! Size buraya dininize zarar vermek amacıyla geldiğimi söylemişler. Buna sakın inanmayın! Tam aksine ben buraya sizin hakkınızı gasp edenleri cezalandırmaya ve hakkınızı size teslim etmeye geldim çünkü ben Allah’a, O’nun Elçisine ve Kur’an-ı Kerim’e Memlüklerden daha çok saygı duyuyorum.”

1801'de Napolyon, Osmanlı İmparatorluğu'nun dört bir yanından ve farklı etnik kökenlerden gelen askerlerle Memlük bölüğünü kurmuştur. Araplardan esinlenilerek yapılan ve İslam mirasını yansıtan parlak yeşil ve kırmızı renkli üniformaları ile tanınan bu askerler Napolyon savaşlarının çoğunda savaşmıştır. Bu Müslüman süvari birliği ancak Napolyon'un ölümünden sonra dağıtılmış ve Fransa adına savaşmıştır.

Bir Hakeim Köprüsü

Bir Hakeim Köprüsü

Seine Nehri üzerinde yer alan Bir Hakeim Köprüsü Paris’in 15. ve 16. bölgelerini birbirine bağlamaktadır. Arapça'da "bilgelerin kuyusu" anlamına gelen Bir Hakeim bir zamanlar vahayken 1942 yılında Özgür Fransa kuvvetleri ve Alman Afrika Kolordusu’na karşı mücadele verilen bir savaş alanı haline gelmiştir ve günümüzde uzak bir Libya çölünü ifade etmektedir. Müttefiklere bu önemli zaferi sağlayan askerlerin büyük kısmı Müslümandır. Özgür Fransa askerleri Senegalli ve Kuzey Afrika kökenliydi. Bunlar Müslüman ve Hintlilerden oluşan İngiliz bayrağı taşıyan Hint Tugayının yanında savaşmıştır.

Paris’teki İslam Mirasını Temsil Eden Adresler

Louvre Müzesi İslam Sanat Eserleri Bölümü

Louvre

İslam kültürünü yakından tanımak her zaman sanat aracılığıyla mümkün olmuştur. Louvre’da İslami eserlerin sunulduğu ilk galeri 1893 yılında oluşturulmuş ve zaman içerisinde bu bölüm genişletilmiştir. Sanatçılar İslamiyet ve Arap kültürlerine ait imgelerden yola çıkarak mistik Doğu’dan sahneler çizmiştir. Fransız Oryantalizmi tasvirleri İslam gerçekliğine uymazken, Fransa'nın Müslüman dünyasına ilişkin algısını ve duyduğu hayranlığı gözler önüne sermektedir. Louvre'da Endülüs, Halep ve Agra'dan sahnelerin resmedildiği sayısız eserin yanı sıra 3.000'in üzerinde sanat eseri bulunmaktadır.

İslamȋ Kültürler Merkezi

İslamȋ Kültürler Merkezi İslamiyet’in sanat, müzik, konferans, çalıştay ve daha pek çok alandaki etkileyici yansımalarını ziyaretçilere sunan; hızlı bir değişim ve sürekli gelişim ile ön plana çıkan canlı bir merkezdir. Bina mimarisinde İslam sanatı ve unsurlarının modern mimari ile harmanlandığı göze çarpmaktadır. Merkezde restoranlar ve Paris Ulu Camii'ne bağlanan bir ibadethane bulunmaktadır. Ayrıca sunulan eğitimler ve özenli bir şekilde düzenlenen sergiler merkezin her zaman canlı bir atmosfer sunmasına katkıda bulunmaktadır.

Quai Branly Müzesi- Kuzey Afrika, Yakın Doğu, Afrika ve Asya koleksiyonları

Quai Branly Müzesi

Afrika, Amerika, Asya ve Okyanusya'nın yerli uygarlıklarına adanan bu etnografya müzesi dünyanın farklı kültürlerinin haksız bir şekilde sömürge haline getirilmesinden kaynaklanan olumsuz tutumları telafi etmeyi hedeflemektedir. Ancak etnografya müzelerinin, sömürgelerdeki toplumsal koşullara hiçbir şekilde uyum sağlamayan sömürge kurumlarından ortaya çıktığını unutmamak gerekir. Bununla birlikte, sürekli sergiler ile, İslam mirasının gözlerden uzak ve samimi bir atmosferde sunulması amaçlanmaktadır. Kuzey Afrika ve Orta Doğu koleksiyonuna göz attığınızda Sahraaltı Afrika'ya ilişkin unsurlarla da karşılaşabilir ve Fransa'nın Müslüman bölgelerle temasına şahitlik edebilirsiniz.

Arap Dünyası Enstitüsü

Arap Dünyası Enstitüsü

18 Arap ülkesinin işbirliği ile kurulan Arap Dünyası Enstitüsü Arap kültürü ve manevi değerlerini herkesin erişimine sunmayı amaçlayan özgün bir araştırma merkezidir. Enstitüde, sergiler, sinema gösterimleri, edebiyat eserleri, özel koleksiyonlar ve atölyeler ile Arap kültürüne ilişkin bütüncül bir yaklaşım sunulmaktadır.

Günümüzde Paris’te İslam

Fransa Batı Avrupa'da, en çok Müslümanın bulunduğu ülkedir. Paris'in çeşitlilik içeren nüfusunun %15'inin Müslüman olduğu tahmin edilmektedir. Bunlar Mağrip, Batı Afrika, Orta Doğu ve Balkanlardan gelen Müslümanlardır. Paris'in her yerinde İslamiyet kültürünü yansıtan ve kendi kültürüyle ayrışan sayısız mahalle vardır.

Saint Denis Kapısı

Saint Denis Kapısı

"Küçük İstanbul" olarak anılan Faubourg Saint Denis Caddesi'ne açılan Saint Denis Kapısı’ndan geçen gezginler ithal ürünler, kebap restoranları ve kendine has marketleriyle öne çıkan Türk pazarlarına ulaşmaktadır.

Brady Pasajı

Brady Pasajı Pakistan ve Hint restoranlarının yanı sıra pamuk, Hint ipeği, parfüm ve özel baharatlar satan dükkanlara ev sahipliği yapan metal, ferforje ve camdan yapılmış etkileyici bir pasajdır.

Barbes Mahallesi

Barbes Mahallesi Cezayir pastaneleri, Tunus kafeleri ve yoğun bir sokak yemeği kültürü ile sanki bir Kuzey Afrika şehrindeymişsiniz gibi hissettirmektedir.

Château-Rouge ve Goutte d'Or Mahalleleri

Mali ve Senegalli otantik kumaş mağazaları ve yerel tatlar sunan restoranları ile öne çıkan bu mahalleler size Fransız etkisindeki Afrika’da bulunan Müslüman ülkelerdeki atmosferi Paris’te deneyimleme şansını sunmaktadır.

Paris'teki helal özellikli konaklama seçeneklerini keşfedin.






You’ve successfully subscribed to Halalbooking
Welcome back! You’ve successfully signed in.
Great! You’ve successfully signed up.
Your link has expired
Success! Check your email for magic link to sign-in.