Türkiye’ye giderken Balkanları keşfetmek için görülmeye değer Sıla Yolu güzergahını tercih edin
Bu yaz arabayla Avrupa’dan Türkiye’ye mi gelmeyi planlıyorsunuz? Sizlere önerdiğimiz yol gezilerimizden birine çıkarak unutulmaz bir macera yaşamaya ne dersiniz? Avrupalı Türklerin “Sıla Yolu” (vatanına yeniden kavuşmayı sağlayan yol) adını verdiği bu görülmeye değer rota dahilinde Balkanları daha uzun süre keşfetme fırsatını bulacaksınız. Rota sizi Almanya’dan Türkiye’ye uzanan unutulmaz bir yolculuğa davet ederken Avrupa’nın en güzel şehirlerinden ve göllerinden bazılarının tarihini ve zengin kültürü keşfetmenin yanı sıra Orta ve Doğu Avrupa’nın otantik atmosferini deneyimleme fırsatı sunmaktadır. Rota Almanya, Avusturya, Slovenya, Hırvatistan, Bosna, Sırbistan, Bulgaristan ve Türkiye'yi kapsamaktadır.
Her bir yerde bir gün ya da bir saat geçirmeyi seçebilirsiniz. Sizlere gecelik konaklamalar için önerilerimiz olsa da kontrol tamamen sizde! Türkiye’ye uzanan yolculuğunuz Avrupa’nın başka bir yerinde başlasa bile yolunuz bir şekilde Almanya'ya düşecektir. Dolayısıyla bizim önerdiğimiz rota Almanya'nın Ren Vestfalya metropolü Köln’de başlamakta ve Türkiye’nin tarihî şehri Edirne’de sona ermektedir. İyi tatiller! Daha kısa bir rota arayışında iseniz kısa rotayı tercih edebilir ya da keyifli güney rotasına bir göz atabilirsiniz.
Güzergah
- Köln → Münih - 575 km - 6 sa
- Münih → Chiemsee - 97 km - 1 sa 11 dk
- Chiemsee → Salzburg - 51 km - 39 dk
- Salzburg → Wörthersee - 216 km - 2 sa 27 dk
- Wörthersee → Lübliyana- 114 km - 1 sa 25 dk
- Lübliyana → Split- 467 km - 5 sa
- Split → Mostar - 166 km - 2 sa 5 dk
- Mostar → Saraybosna - 125 km - 2 sa
- Saraybosna → Srebrenitsa - 133 km - 2 sa 28 dk
- Srebrenitsa → Visegrad - 131 km - 3 sa
- Visegrad → Niş - 334 km - 5 sa 20 dk
- Niş → Sofya - 159 km - 2 sa 23 dk
- Sofya → Filibe - 145 km - 1 sa 45 dk
- Filibe → Edirne - 180 km - 2 sa 15 dk
Köln
Yolculuğunuza batının güzel şehri Köln’den başlayın. Almanya'nın Ren-Vestfalya eyaletinin en büyük şehri olan Köln hemen hemen her köşede bulunan neo-gotik mimarisiyle tanınmaktadır. Almanya'nın en kalabalık dördüncü şehri olan Köln Orta Çağ'da ve Rönesans döneminde Avrupa'nın en büyük şehirlerinden biriydi.
Şehirde mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri Almanya'nın en büyük camisi olan Köln Merkez Camii'dir. 2017 yılında açılan camiinin modern ve zarif bir tasarımı vardır. 1.200 kişiye kadar alabilen cami düzenli olarak yapılan ibadetler için kapılarını inananlara açmaktadır.
Köln'ün en ünlü simge yapılarından biri Köln Katedrali'dir. Gotik tarzdaki bu yapı dünya üzerindeki en büyük katedrallerden biri olduğu gibi çarpıcı mimarisi ve karmaşık vitray pencereleri ile tanınmaktadır. Ziyaretçiler katedralin en üst noktasına tırmanarak şehrin muhteşem manzarasının keyfini sürebilirler.
Bir diğer popüler cazibe merkezi Hohenzollern Köprüsü'dür. Bu tarihî köprü Ren Nehri'nin iki yakasını birbirine bağlamaktadır. Sanat ve tarih ile ilgilenenler ise mutlaka Ludwig Müzesi'ne gitmelidir. Müzede Picasso, Warhol ve Lichtenstein'ın eserleri de dâhil olmak üzere etkileyici bir modern ve çağdaş sanat koleksiyonu vardır. Roma-Germen Müzesi şehrin Roma döneminden Orta Çağ'a kadar uzanan dönemdeki tarihini gözler önüne seren bir diğer popüler müzedir.
Köln renkli binalar, kafeler ve restoranlarla çevrili dar sokakları olan büyüleyici eski kent bölgesi ile de bilinmektedir. Alter Markt tarihî binaları ve canlı pazarı ile tanınan eski kent bölgesinde popüler bir meydandır.
Köln'de harika bir otelde bir gece konaklayın.
Köln'de zaman geçirdikten sonra, yaklaşık 571 kilometrelik bir mesafede bulunan Münih'e gitme zamanı gelmiştir. Yol yaklaşık 6 saat sürmektedir.
Münih’e varmadan önce Almanya’nın görülmeye değer yerleri arasında en ünlülerinden biri olan ve Schwangau’da yer alan “büyülü kale” Neuschwanstein’a mutlaka uğrayın. 1869 yılında Bavyera Kralı II. Ludwig için inşa edilen kaleyi ziyaret ederek Orta Çağ’da kralların kalelerinin nasıl olduğunu keşfedebilirsiniz.
Münih
Bir sonraki durak, zengin tarihini, kültürel mirasını ve güzel atmosferini keşfetmek isteyen gezginler için sıcak ve davetkar bir ortam sunan hareketli Bavyera başkenti Münih'tir. Çeşitlilik içeren nüfusu ve Müslümanların ihtiyaçlarını karşılayan artan sayıda tesisi ile Münih, Müslüman seyahat severler arasında her geçen gün daha popüler bir adres haline gelmektedir.
Münih, Müslüman turistlere ibadet olanakları ve hizmetleri sunan çok sayıda camiye ev sahipliği yapmaktadır. Sendling semtindeki Münih İslam Merkezi, Almanya'nın en büyük camilerinden biridir ve ziyaretçilerini ağırlamaktadır. Ayrıca, ibadet yerlerine kolay erişim sağlayan daha küçük camiler ve mescitler de şehrin dört bir yanında yer almaktadır.
Münih, ikonik Frauenkirche, Nymphenburg Sarayı ve BMW Müzesi gibi mimari harikalarıyla ünlüdür. Ziyaretçiler ayrıca Münih'in merkez meydanı olan Marienplatz'ın canlı atmosferinde vakit geçirebilir ve ünlü Glockenspiel gösterisini izleyebilirler.
Münih ayrıca çeşitli alışveriş seçenekleri de sunmaktadır. Kaufingerstrasse ve Neuhauser Caddesi, ziyaretçilerin uluslararası markaları, yerel butikleri ve özel mağazaları bulabileceği hareketli bir alışveriş bölgesidir. Viktualienmarkt gibi şehrin geleneksel pazarları da görülmeye değerdir, burada taze ürünler, baharatlar ve hediyelik eşyalar bulabilirsiniz.
Şehirde Türk kebap çeşitlerinden Orta Doğu mutfağının enfes lezzetlerine kadar farklı damak tatlarına uygun helal yiyecekler bulmak mümkündür. Schwanthalerhöhe ve Sendlinger Tor gibi popüler adresler birbirinden leziz yemekleri deneyebileceğiniz helal restoranlarıyla ünlüdür.
Münih'teki seçkin otellerimizden birinde konaklayın.
Münih'i gördükten sonra 97 km'lik bir sürüş mesafesinde bulunan Chiemsee'ye gitmek için yola koyulabilirsiniz.
Chiemsee
Bavyera Denizi olarak da adlandırılan Chiemsee Bavyera'nın güneydoğusunda bulunmaktadır. Güneyinde dağların, çok yakınında tekne ile kolaylıkla ulaşılabilen iki muhteşem adanın ve keşfedilmeyi bekleyen birkaç köyün olduğu Chimsee yağlı tabloları andıran güzelliktedir.
Chiemsee'nin mükemmel berrak suları yüzebileceğiniz, tekne gezisine çıkabileceğiniz ya da kıyısında oturarak dinlenebileceğiniz büyüleyici bir doğal güzelliğe sahiptir. Ziyaretçiler ayrıca Versay Sarayı'ndan esinlenilerek Kral II. Ludwig tarafından yaptırılan büyük bir sarayın bulunduğu Herrenchiemsee adalarını ve tablolardaki gibi güzel bir Benedict manastırına ev sahipliği yapan Frauenchiemsee'yi keşfedebilirler.
Chiemsee'de konforlu ve uygun fiyatlı otellerden misafirhanelere kadar çok farklı konaklama alternatifleri mevcuttur. Helal yemek seçenekleri sınırlı olsa da oteller vejetaryen seçenekler ve deniz ürünlerinin yanı sıra Müslüman misafirlere uygun yemekler de sunmaktadır. Bunların yanı sıra bir villada kalırsanız veya yemek pişirmek için gerekli olanakların olduğu bir karavanınız varsa, yakındaki kasabalarda, Müslüman gezginlerin helal ürünler satın alıp yemeklerini hazırlayabilecekleri birkaç süpermarkete giderek ihtiyaçlarınızı karşılayabilirsiniz.
Chiemsee'de ibadet edebileceğiniz resmi bir ibadethane olmasa da göl çevresindeki büyüleyici doğanın içinde kendinize sakin bir yer bularak namazınızını kılabilirsiniz. Rosenheim ve Traunstein gibi yakın kasabalarda ise ziyaretçilerin namaz kılabileceği camiler vardır.
Nefes kesen manzaraları, büyüleyici köyleri ve açık hava etkinlikleri ile ünlü olduğu için çevredeki kırsal bölgeyi mutlaka keşfetmeniz tavsiye edilmektedir.
Chiemsee'de muhteşem bir otelde kalın.
Bir sonraki durağınız olan Salzburg için yola koyularak sadece 39 dakikalık kısa bir sürüşün ardından Avusturya sınırına doğru ilerleyebilirsiniz.
Salzburg
Avusturya Alpleri'ne gizlenmiş büyüleyici Salzburg şehri, tarih, kültür ve doğal güzelliği bir arada sunduğu için Müslüman gezginlere keyifli bir deneyim vaat etmektedir.
Salzburg'un UNESCO Dünya Mirası listesindeki Eski Kent bölgesinde büyük Salzburg Katedrali ve Hohensalzburg Kalesi de dâhil olmak üzere mimarî şaheserler vardır.
Mirabell Sarayı ve Bahçeleri sükûnet sunarken Salzburg Müzesi şehrin tarihî ve sanatsal yönünü sergilemektedir. Şehrin en meşhur yeri müzeye dönüştürülen, ünlü besteci Wolfgang Amadeus Mozart'ın doğduğu evdir.
İtzling bölgesindeki Salzburg İslam Kültür Merkezi'nde ibadet edebileceğiniz mekanlar vardır. Namaz vakitlerini kontrol etmeniz ve ibadet yerleri ile ilgili olarak önceden bilgi edinmeniz önerilmektedir.
Salzburg'da helal ya da vejetaryen yemeklerin sunulduğu restoranlar bulmak mümkündür. Eski Kent bölgesini keşfederken Orta Doğu, Akdeniz ve Asya mutfakları da dahil olmak üzere dünya mutfağının önde gelen lezzetlerini bulabileceğiniz çok sayıda mekan ile karşılaşacaksınız. Güler yüzlü personel talep üzerine memnuniyetle belirli ihtiyaçlara uygun yemekler hazırlamaktadır.
Salzburg'un yakınındaki Alpler yağlı boya tabloları andıran dağ manzaralarının yanı sıra yürüyüş ve kayak yapma fırsatını sunmaktadır. Sakin gölleri ve büyüleyici köyleri ile insana huzur veren Salzkammergut bölgesi şehir hayatından uzaklaşarak doğal bir ortamda soluklanma imkanı sunmaktadır.
Salzburg'daki seçkin otellerimizden birinde konaklayın.
Ardından ülkenin diğer ucunda, arabayla 2 saat 27 dakika mesafede bulunan Wörthersee'ye gitmek üzere kısa bir yolculuk sizleri beklemektedir.
Wörthersee
Avusturya'nın güneyinde yer alan Wörthersee doğal güzelliği, kültürel mirası ve huzurlu ortamıyla nefesleri kesen büyüleyici bir göldür. Eşsiz manzaralar, berrak turkuaz sular ve etrafı çevreleyen görkemli Alpler rahatlama, huzur ve manevi bir yenilenme arayanlar için ideal bir sığınaktır.
Wörthersee'nin dingin atmosferi açık hava etkinlikleri ve eğlence amaçlı aktiviteler için sayısız fırsat sunmaktadır. Ziyaretçiler göl çevresinde yavaş tempoda yürüyüşe çıkabilir, serinlemek için el değmemiş sulara dalabilir ya da kumdan plajlarda dinlenmeyi seçebilir. Çevredeki dağlar o kadar güzeldir ki arabayla gezmeye çıkabilir ve yakındaki parkurları keşfedebilirsiniz.
Yörenin kültürel unsurlarını keşfetmek isteyenler ise Wörthersee ve çevresindeki birbirinden şirin köylerin zengin tarihine ve mirasına yakından şahitlik edebilirler. Bölgenin mimarî ve sanatsal mirasını sergileyen tarihî simge yapılarını, kalelerini ve kiliselerini mutlaka keşfetmelisiniz. Wörthersee'nin yakınında bulunan ve iyi korunmuş Orta Çağ binaları ve müzeleri ile öne çıkan Klagenfurt kasabasının eski kent bölgesinde Avusturya tarihi ve kültürü hakkında bilgi edinebilirsiniz.
Geleneksel Avusturya mutfağında domuz eti ve helal olmayan başka gıdalar da tüketilmektedir. Buna rağmen bölgedeki birçok restoranda vejetaryen ve deniz ürünleri seçenekleri mevcuttur. Dolayısıyla dinî inancınızdan ödün vermeden yerel lezzetlerin tadını çıkarmanız mümkündür.
Wörthersee'deki seçkin otellerimizden birini seçin.
Sonrasında arabayla 1 saat 25 dakika sürerek sınırın ötesindeki, Slovenya'nın başkenti Lübliyana‘ya gitmek üzere yola koyulma zamanı gelmiştir.
Lübliyana
Tarihî simge yapıları, zengin kültürü ve misafirperverliği bir arada sunan, küçük ama şirin bir şehir olan Lübliyana ziyaretçilerine keyifli ve kapsayıcı bir deneyim sunmaktadır. Bu güzel şehir yayaların rahatlıkla gezebileceği sokakları, yeşil alanları ve güzel mimarisiyle tanınmaktadır.
Lübliyana'nın zengin tarihi ve kültürel mirasına, iyi korunmuş mimarisi ve simge yapılarında tanıklık edebilirsiniz. Şehrin Arnavut kaldırımlı sokakları ve Barok tarzı binaları ile beğeni toplayan Orta Çağ'dan kalma eski kent bölgesi ziyaretçileri büyüleyici ara sokaklarını ve tarihî yerlerini keşfetmeye davet etmektedir. Lübliyana Kalesi, Üçlü Köprü ve nefes kesen Ejderha Köprüsü gibi şehrin önemli simgeleri mimarisiyle beğeni toplarken gezginlerin birbirinden güzel fotoğraflar çekmesine fırsat sunmaktadır.
Diğer inananlar ile bir araya gelerek dinî ibadetlerinizi yapıp manevi anlamda huzurlu hissedebileceğiniz İslam Dini ve Kültür Merkezi'ni ziyaret edebilirsiniz. Yöredeki Müslüman cemaati için önemli bir mekân olan bu merkezde diğer Müslümanlarla görüşebilirsiniz.
Doğaseverler Lübliyana'nın yeşil alanlarını ve doğal harikalara yakın konumunu takdir edeceklerdir. Şehir dinlenebileceğiniz ve açık hava etkinliklerinde bulunabileceğiniz huzurlu bir ortam sunan Tivoli Parkı gibi sayısız parkıyla ünlüdür. Bunun yanı sıra nefes kesen manzaraların, yürüyüş parkurlarının ve güzel doğanın tam ortasında manevi huzur veren Bled Gölü ve Triglav Milli Parkı yalnızca kısa bir sürüş mesafesindedir.
Lübliyana'nın aynı zamanda çeşitlilik içeren ve dolayısıyla farklı beslenme ihtiyaçlarını da karşılayan bir mutfağı vardır. Geleneksel Slovenya mutfağında helal olmayan gıdalar olsa da dünya mutfağından helal lezzet alternatiflerini kolaylıkla bulabileceğiniz restoranlar da mevcuttur. Orta Doğu ve Akdeniz mutfağından vejetaryen ve deniz ürünleri ile hazırlanan yemeklere kadar uzanan yelpazede birbirinden lezzetli helal yemekleri deneyebilir ve farklı damak tatlarına uygun birçok seçeneğin tadına bakabilirsiniz.
Lübliyana'daki seçkin otellerimizden birinde kalın.
Lübliyana'yı gördükten sonra arabayla yaklaşık 5 saatlik mesafede, Hırvatistan sınırının ötesinde bulunan Split'e gitmek için doğuya doğru yola koyulma zamanı gelmiştir.
Split
Bir sonraki varış noktası Hırvatistan'ın harika Dalmaçya kıyılarında yer alan ve tarihi, doğal güzelliği ve sıcak Akdeniz ortamını büyüleyici bir şekilde harmanlayan Split'tir. Hırvatistan'ın en büyük ikinci şehri olan Split cennet gibi kıyılarıyla ahenk içinde olan ve gezginlere unutulmaz bir deneyim sunan zengin kültürel ve mimarî harikalara ev sahipliği yapmaktadır.
Müslümanlar Split'in ihtiyaçlarını karşılayan olanaklarıyla oldukça misafirperver ve kapsayıcı bir tatil adresi olduğunu görecektir. Helal sertifikalı restoranlar sınırlı olsa da vejetaryen yemekler, deniz ürünleri ve dünya mutfağından İslamiyet’e uygun yemeklerin sunulduğu çok sayıda restoran vardır.
Hem UNESCO Dünya Mirası Alanı olan, hem de dünyanın en iyi korunmuş Roma dönemi yapılarından biri olan tarihî Diocletianus Sarayı Split'in tam merkezinde bulunmaktadır. Görkemli mimarisi ve dolambaçlı sokakları ile bilinen bu etkileyici kompleks bir tarih ve kültür hazinesidir. Antik duvarlarını gördüğünüzde büyüleneceğiniz kompleksin batı kısmında bulunan Jüpiter Tapınağı'nı ziyaret edebilir ve Peristil adı verilen açık avlusunda düzenlenen kültürel etkinliklere ve performanslara katılabilirsiniz. Roma, Orta Çağ ve Rönesans mimarisinden eşsiz izler taşıyan saray gezginlerin keşfedebileceği büyüleyici bir atmosfer yaratmaktadır.
Sarayın ötesinde ise Split yine nefes kesen doğal manzaralar ve masmavi Adriyatik Denizi manzarasını sunmaktadır. Yemyeşil bir park ormanı olan Marjan Tepesi doğanın içinde huzur arayanlar için harika bir sığınak gibidir. Yürüyüş parkurları şehrin ve sahil şeridinin panoramik manzarasını sunduğu için kendi içinize dönmeniz ve tefekkür etmeniz için ideal bir manevî atmosfer sunmaktadır. Çok yakında bulunan Bacvice Plajı gibi popüler plajlarda rahatlayabilir, güneşin, kumun ve berrak suların keyfini çıkarabilirsiniz.
Split manevi ihtiyaçlarını da önemseyen gezginler için oldukça caziptir. Müslümanların ibadet edebileceği ve yöredeki Müslüman cemaat ile bir araya gelebileceği Split İslam Merkezi de dâhil olmak üzere şehirde birkaç cami ve İslam merkezi vardır.
Split şehrindeki seçkin otellerimizden birinde konaklayın.
Ardından Split’ten arabayla 2 saat 5 dakika uzaklıkta bulunan, Bosna'nın Mostar şehrine gitmek için yola çıkabilirsiniz.
Mostar
Bosna-Hersek'in güneyinde yer alan büyüleyici şehir Mostar, muazzam güzelliği, etkileyici tarihî dokusu ve kültürü ile gezginlere unutulmaz bir deneyim sunmaktadır. Osmanlı ve Avrupa etkilerinin uyumlu bir şekilde bir arada gözlemlenebildiği şehirde dünyanın dört bir yanından gelen ziyaretçileri sıcak bir şekilde karşılayan ve İslam mirasını koruyan bir Müslüman topluluğu vardır.
Mostar'ı cazip yapan yerlerin başında UNESCO Dünya Mirası Alanı olan mimarî şaheser Mostar Köprüsü gelmektedir. 16. yüzyılda inşa edilen ve günümüzde şehrin çok kültürlü geçmişinin bir sembolü olmaya devam eden bu köprü hem yerli halk hem de turistler için bir buluşma noktasıdır. Köprünün üzerine çıktığınızda bölgenin tarihî ve kültürel açıdan önemine katkıda bulunan turkuaz Neretva Nehri'nin nefes kesen manzarasına şahitlik edebilirsiniz.
Büyüleyici eski kent bölgesinde dolanırken şehir manzarasını süsleyen birkaç güzel camiyle karşılaşacaksınız. Bunlar arasında namazınızı sükûnet içinde kılabileceğiniz ve manevi dünyanızı zenginleştirebileceğiniz Koski Mehmed Paşa Camii de vardır. Kendine özgü minaresi ve karmaşık mimarî detayları sizi bölgenin zengin İslam mirasını keşfetmeye ve Mostar'ın manevi özünü kucaklamaya davet etmektedir.
Mostar Müslüman seyahat severleri misafirperver bir şekilde karşılayarak İslamî gelenek ve göreneklere saygı duyulan bir ortam sunmaktadır. Şehirde bulabileceğiniz helal yemek seçenekleri boldur. Dolayısıyla beslenme tercihleriniz doğrultusunda otantik Bosna mutfağının tadını çıkarabilirsiniz. Çok sayıda helal sertifikalı restoran ve kafede Bosna'ya özgü cevapi (ızgara köfte) ve börek gibi lezzetler bulunduğu için yerel lezzetlerin tadını dilediğinizce çıkarabilirsiniz.
Dahası yerli halkın sıcaklığı ve misafirperverliği Mostar'ın cazibesine katkıda bulunmaktadır. Kapsayıcı zihniyetleriyle gurur duyan yerli halk çeşitliliği kucaklamakta ve barış içinde bir arada yaşamayı önceliklerinden biri olarak değerlendirmektedir. Yerli halkla etkileşim kurarak hem şehrin İslam mirasına dair anlayışınızı derinleştirebilir, hem de kültürel alışverişlerde bulunma şansı elde edebilirsiniz. Yörenin yerlileri ile iletişim kurmak onlar arasında da derin bir takdirle karşılanmaktadır.
Şehrin sınırlarının ötesinde keşfedilmeyi bekleyen doğa harikaları vardır. Mostar'ın çevresinde maceracı gezginlerin keyfini sürebileceği ve çeşitli açık hava etkinlikleri sunan büyüleyici dağlar, tertemiz nehirler ve nefes kesen manzaralar vardır. Gür yeşillikler arasında yürüyüş yapmaktan, coşkun nehir sularında rafting yapmaya, berrak sularda yüzmeye çok farklı etkinlik imkanı sunan Mostar'da dengeli ve zenginleştirici bir gezi deneyimleyebilirsiniz çünkü şehir hem doğal güzelliği, hem de zengin İslam mirası ile ön plana çıkmaktadır.
Mostar'daki helal özellikli otellerimizden birini seçin.
2 saatlik bir sürüşün ardından Bosna'nın başkenti Saraybosna'yı ziyaret etme zamanı gelmiş demektir.
Saraybosna'ya giderken “kuzu tandırın Balkanlar'daki adresi” olarak da bilinen Jablanica'da mutlaka mola vermelisiniz. Bir porsiyon lezzetli jagnjetina (kuzu şiş) yer yemez enerji dolacağınız için sonrasında Saraybosna'ya uzanan yolculuğunuza devam edebilirsiniz. Bu yol sizi Balkanlar'daki Osmanlı köprü mimarisinin harika bir örneği olan ve 1682 ile 1683 yılları arasında Ali-aga Hasečić tarafından hafif sivri altı taş kemerin üzerine inşa edilen ünlü Eski Köprü'yü (Stara Ćuprija) görmek için mutlaka uğramanız gereken Konjic'e götürecektir.
Saraybosna
Bosna-Hersek'in başkenti Saraybosna Müslüman gezginler için büyük önemi olan, büyüleyici bir kenttir. "Avrupa'nın Kudüs'ü" olarak bilinen Saraybosna zengin bir İslamiyet mirasına, canlı bir Müslüman topluluğuna ve kültürlerin ve geleneklerin kusursuz bir birlikteliğine ev sahipliği yapmaktadır.
Saraybosna'nın tarihî açıdan önemli bir şehir olması zengin mirası ve İslamî yapılardan oluşan gizli hazinesi ile ilgilidir. Şehirde her birinin kendine özgü bir atmosferi olan çok sayıda cami mevcuttur. 16. yüzyıldan günümüze ulaşan ve yöredeki Müslüman cemaat için manevi açıdan önemli bir yer olan Gazi Hüsrev Bey Camii mimarisiyle de görenleri kendine hayran bırakan bir eserdir. Hayranlık uyandıran avlusu, zarif minaresi ve incelikli iç tasarımı ziyaretçileri tefekkür edebilecekleri ve manevi dünyalarını zenginleştirmeye uygun ibadetlerde bulunabilecekleri sakin bir atmosfer yaratmaktadır.
Şehrin Başçarşı olarak bilinen Osmanlı döneminden kalma çarşısı şehrin simgelerinden Sebil Çeşmesi ile ünlüdür. Osmanlı üslubunda inşa edilen bu ahşap çeşmede incelikli ve süslü bir el işçiliği göze çarpmaktadır.
Başçarşı aynı zamanda tarihin izlerini sürebileceğiniz hareketli bir merkezdir. Günün her vaktinde cıvıl cıvıl olan pazarda çeşitli geleneksel el sanatları örneklerini, otantik Bosna mutfağı lezzetlerini ve İslam eserlerini bulabilirsiniz. Dar sokaklarında dolaşırken soluklanmak için bir mekâna oturabilir, taze demlenmiş ve Bosanska adı verilen Boşnak kahvesinin tadını çıkarabilir ya da ćevapi (ızgara köfte), börek ve baklava gibi yerel lezzetleri tadabilirsiniz.
Başçarşı'da ayrıca yetenekli ustaların güzel bakır eşyalar yaptıkları ve geleneksel İslamî hat sanatını icra ettikleri atölyeler bulunduğu için çarşının eski el sanatlarının korunmasına katkıda bulunduğu açıktır.
Başçarşı'nın sebili olarak da bilinen Sebil Çeşmesi karmaşık ve süslü işçiliği ile beğenilen bir çeşmedir. Bosna Savaşı sırasında Boşnaklara liderlik eden, yeni bağımsız Bosna Hersek Cumhuriyeti'nin ilk Cumhurbaşkanı olan ve “Bilge Kral” olarak anılan Aliya İzzetbegoviç'in mezarını ziyaret edebileceğiniz Kovacı Mezarlığı (Şehit Mezarlığı) çeşmeye birkaç dakikalık yürüme mesafesinde bulunmaktadır.
Ayrıca Başçarşı'nın yanındaki Miljacka Nehri üzerindeki bir Osmanlı köprüsü olan ve Princip Köprüsü olarak da bilinen Latin Köprüsü'nü mutlaka ziyaret edin. Latin Köprüsü 28 Haziran 1914 tarihinde Bosnalı Sırp milliyetçisi Gavrilo Princip'in Avusturya-Macaristan tahtının varisi Avusturya Arşidükü Franz Ferdinand ve eşi Sophie'ye suikast düzenlediği yerdir. Bu I. Dünya Savaşı'nın başlamasını hızlandıran olaydı.
1990'ların başında gerçekleşen Saraybosna Kuşatmasında kritik bir önemi olan Tünel Spasa (Umut Tüneli) şehrin sakinlerini dış dünyaya ve yaşama bağlayan bir yeraltı tünelidir. Tünel yiyecek, tıbbi malzeme ve mühimmatın şehre taşınmasına, insanların şehirden kaçmasına ve temel hizmetlere erişmesini sağlayan hayatî bir tedarik yolu olarak hizmet etmiştir.
Saraybosna'nın çok kültürlü tarihi İslamiyet, Osmanlı ve Avusturya-Macaristan üslubunun çarpıcı örneklerini içeren mimarisine de yansımaktadır. Bosna-Hersek'in en büyük katedrali olan Kutsal Kalp Katedrali şehirdeki farklı inançların uyumlu bir şekilde bir arada yaşamasını simgeleyen tarihî Gazi Hüsrev Bey Camii'nin yanında tüm görkemiyle durmaktadır.
İslamiyet'e uygun bir şekilde beslenme düzeni göz önünde bulundurularak hazırlanan geleneksel Bosna yemeklerinin sunulduğu çok sayıda restoran ve kafede birbirinden leziz helal yemeklere kolayca ulaşabilirsiniz. Saraybosna enfes ızgara etlerden ağız sulandıran hamur işlerine kadar, yemek konusunda seçici Müslüman damaklarına hitap edecek helal sertifikalı yemekler sunmaktadır.
Saraybosna tarihî ve kültürel mirasının yanı sıra nefes kesen doğal güzellikleri ile de bilinmektedir. Dağlarla çevrili olan ve pırıl pırıl nehirlerin aktığı şehirde yürüyüş, kayak ve beyaz su raftingi gibi açık havada deneyimleyebileceğiniz farklı maceraların tadını çıkarabilirsiniz. Trebević Dağı'na tırmanırsanız Saraybosna şehrine yukarıdan bakarken panoramik manzaralara şahitlik edecek, derin bir huzur duyacak ve doğa ile yeniden bütünleşeceksiniz.
Saraybosna'daki helal özellikli otellerimizden birini seçin.
Sıradaki durağınız olan ve Bosna-Hersek'in doğusunda bulunan Srebrenitsa kasabasına gitmek için arabayla 2 saat 28 dakika sürecek yolculuğunuza başlayabilirsiniz.
Srebrenitsa
Srebrenitsa'nın tarihî açıdan ve duygusal anlamda Müslümanlar için muazzam bir önemi vardır. Srebrenitsa adı genellikle Bosna Savaşı'nın trajik olaylarıyla ilişkilendirilirken şehir aynı zamanda Müslümanların dayanıklılığının ön plana çıktığı ve geçmişi düşünme, hatırlama ve daha derin bir anlayış geliştirme için bir fırsat sunduğu yerdir.
Srebrenitsa Bosna Savaşı kurbanlarının saygı ile anıldığı Srebrenitsa Soykırım Anıtı ve Mezarlığı'na ev sahipliği yapmaktadır. Bu anıt kompleksi Sırpların Temmuz 1995'te en az 8.372 Müslüman Boşnak erkeği katlederek gerçekleştirdikleri soykırımın bir hatırlatıcısı niteliğindedir. Katliam yüzünden yaşanan yası temsil eden ve öldürülen Müslümanların anıldığı mezarlık bu karanlık dönemde Srebrenitsa Katliamı'nda hayatını kaybeden 6.600'den fazla kurbanının son dinlenme yeridir. Müslümanlar burada hayatını kaybedenleri anarak onlar için dua edebilir.
Günümüz ziyaretçilerine yönelik olarak, savaş sırasında meydana gelen olaylara ilişkin kapsamlı ve bilgilendirici bir portre çizen Srebrenitsa Potoçari Anıt Mezarlığı ve Müzesi'ni de ziyaret edebilirsiniz. Müzede ziyaretçilerin çatışmanın ve bunun yöredeki Müslüman topluluğun üzerindeki etkisini daha iyi anlamalarını sağlayan fotoğraflar, kişisel anılar ve eserler sergilenmektedir.
Bu kasvetli tarihin ortasında Srebrenitsa'nın doğal güzelliği ziyaretçilerin soluklanmasını sağlamaktadır. Kasaba tepeler, yoğun ormanlar ve huzur veren akarsular da dâhil olmak üzere birbirinden güzel manzaralarla çevrilidir.
Srebrenitsa'daki yerel halkla etkileşim kurmak da anlamlı bir deneyim olabilir. Acı dolu geçmişe rağmen Srebrenitsa halkı ne kadar güçlü ve dayanıklı olduğunu herkese göstermiştir.
Yolculuktaki bir sonraki durak olan Visegrad'a gitmek için arabayla 3 saatlik bir yolculuğa koyulabilirsiniz.
Visegrad
Bosna-Hersek'in doğusunda yer alan Visegrad doğal güzelliklerini zengin tarihi ve kültürel mirası ile harmanlamaktadır. Visegrad'ı ziyaret edenler şehrin geleneklerle yoğrulmuş kültürünü ve cazibesini keşfedebilecektir. Bu, eşi benzeri olmayan, büyüleyici bir deneyimdir.
Visegrad UNESCO Dünya Mirası alanı ve mimarî bir şaheser olan simge yapı Sokullu Mehmet Paşa Köprüsü ile ünlüdür. 16. yüzyılda inşa edilen bu Osmanlı dönemi köprüsü, şehrin tarihteki öneminin bir sembolü olan ve Visegrad'ın iki yakasını birbirine bağlayan zümrüt yeşili Drina Nehri'nin üzerinde yer almaktadır. Bu köprünün üzerine çıkan gezginler şehrin kültürel mirasına şahitlik ederken bir yandan da çevredeki doğal güzelliği takdir edebilecektir.
Visegrad aynı zamanda, adını "Drina'daki Köprü" kitabının yazarı olan, Nobel ödüllü ünlü yazardan alan Ivo Andric Köprüsü'ne de ev sahipliği yapmaktadır. Bu modern yapı kasabanın edebiyatla iç içe olan geçmişini yansıttığı gibi canlı atmosfere de katkıda bulunmaktadır. Bu köprüden yürüyen ziyaretçiler doğal manzaraların keyfini çıkarabileceği gibi kasabanın tarihini ve kültürünü daha derinden takdir edebilir.
Geleneksel mimarisi ve Arnavut kaldırımlı sokakları ile büyüleyen eski kent bölgesi de dahil olmak üzere Visegrad genelinde Osmanlı etkisi belirgindir. Dolambaçlı dar sokaklarda, geçmişi yüzyıllar öncesine dayanan ve şehrin İslamiyet döneminden günümüze aktarılan mirasını yansıtan Visegrad Camii ve Aladza Camii gibi birbirinden güzel camiler vardır. Buralarda Müslümanlar sakin ve tarihî bir ortamda inançlarını derinden yaşayabilmekte ve huzur içinde ibadet edebilmektedir.
Visegrad mimarî harikaların yanı sıra nefes kesen doğal manzaralarıyla da öne çıkmaktadır. Berrak suları ile büyüleyen Drina Nehri nehir gezileri, balık tutma ve kıyılarında yapabileceğiniz sakin yürüyüş gibi farklı fırsatlar sunmaktadır. Yakındaki dağlarda maceracıları kırsal alanın muhteşem manzaraları eşliğinde keyfini çıkarabilecekleri yürüyüş parkurları beklemektedir. Doğaseverler huzur ve dinginliği Visegrad'ın el değmemiş güzelliklerinde bulacaktır.
Niş'e varmadan önce yapacağınız uzun yolculuktan önce dinlenmek için bir gece Visegrad'da kalmak isterseniz, Visegrad'daki otellerimizden birini seçebilirsiniz.
Bir sonraki varış noktamız olan Sırbistan'a arabayla 5 saat 20 dakikada ulaşacaksınız.
Niş
Zengin kültürel mirası ile göz dolduran Niş çarpıcı mimarisi, antik kalıntıları ve doğal güzelliği ile tanınmaktadır. Kentin en ünlü simge yapılarından biri 18. yüzyıldan kalma bir Orta Çağ kalesi olan Niş Kalesi'dir. Ziyaretçiler kalenin tarihini öğrenirken bir yandan nefes kesen şehir ve nehir manzarasının keyfini çıkarabilirler.
Bölgede ayrıca çeşitli helal yemekleri bulabileceğiniz Red Pepper Restoran da dahil olmak üzere helal restoranlar vardır.
Niş'te şehrin en büyüğü olan Eyüp Sultan Camii de dahil olmak üzere birçok cami vardır. Güzel korunmuş 16. yüzyıldan kalma Bali Bey Camii özellikle farklı duvar stillerinin tek bir cephede harmanlanması dolayısıyla Osmanlı dinî mimarisinin en önemli örneğidir. Restorasyonunun ardından cami yerli sanatçıların kullanabileceği bir sanat galerisi olarak yeniden tasarlanmıştır ve iç mekânının büyük kısmı boyalı olmasına rağmen orijinal taş duvarın küçük bir kısmı boyanmamış halde kalmıştır.
Niška Banja Spa bölgenin doğal güzelliklerini keşfetmek isteyenler arasında popülerdir. Çeşitli terapi ve masajlar sunan bu termal spa şifalı sularıyla ünlüdür.
Ayrıca Niş'te Müslüman ziyaretçilerin ilgisini çekecek çeşitli müzeler ve tarihî yerler vardır. Şehrin tarihine ve kültürüne tanıklık edebileceğiniz Niş Ulusal Müzesi ile 19. yüzyıldan kalma bir çatışmanın kurbanlarının yâd edildiği eşsiz bir anıt olan Kafatası Kulesi mutlaka görülmesi gereken yerler arasında gelmektedir.
Niş'teki seçkin otellerimizden birinde konaklayın.
Artık 2 saat 23 dakikalık bir sürüş mesafesinde bulunan, Bulgaristan'ın Sofya şehrine gitmek için Doğu Avrupa'ya doğru yola koyulma zamanı gelmiştir.
Sofya
Bir sonraki durağımız mükemmel mimarisi, zengin tarihi ve güzel camileriyle tanınan güzel Sofya şehridir. Güzelliği ile Osmanlıları büyüleyen Sofya 1382'de Osmanlı egemenliğine girdiği için Osmanlı tarihi ile ilgilenenler açısından özellikle ilgi çekicidir. Osmanlı İmparatorluğu bu topraklardan çekildiğinde geride 32 cami ve 8 medrese olmak üzere toplam 170 kurucu eser bırakmıştır.
Sofya'da mutlaka görülmesi gereken yerlerin başında
Aleksandr Nevski Katedrali gelmektedir. Bu güzel katedral Bulgaristan'ın en büyük katedrali olduğu gibi Ortodoks Hristiyan mirasının önde gelen simgelerinden biridir.
Sofya'da şehrin yalnızca en eski camisi değil, aynı zamanda ibadete açık tek camisi olan Kadı Seyfullah Efendi Camii de dahil olmak üzere birçok cami bulunmaktadır. Caminin yanında 16. yüzyılda inşa edilen hamamın kalıntıları da vardır. Bu nedenle cami hamam anlamına gelen "Banyabaşı" olarak da bilinmektedir. Cuma günleri namaz kılmak için Banyabaşı Camii'ne gelen Müslümanların sayısı 1.000'e ulaşmaktadır. Sofya İslam Merkezi'nde gün içinde namazlarınızı kılabileceğiniz bir cami vardır ve burada Kuran dersleri de verilmektedir.
Sofya'daki bir diğer Osmanlı mirası anıtı ise Şehrin tam merkezde yer alan Mahmutpaşa Camii'dir. Caminin yapımına Fatih Sultan Mehmet'in, Rumeli valisi olan sadrazamı Mahmut Paşa döneminde başlanmış ve inşaat 1494 yılında tamamlanmıştır. Osmanlı döneminin en büyük camisi olan Mahmutpaşa Camii halk arasında Ulu Camii olarak bilinirdi. Medrese, su sarnıcı ve çeşmelerle külliye olarak inşa edilen cami günümüzde müze olarak faaliyet göstermektedir.
Derviş veya Sofu Mehmet Paşa Camii Osmanlı hakimiyetinin ardından Sofya'da beş asır boyunca ayakta kalmayı başaran üç camiden biridir. Kara Camii olarak da bilinen ve 16 medreseli bir külliye olarak inşa edilen cami cephanelik ve hapishane olarak kullanılmıştır. Kara Cami adını minaresinin koyu renkli granitinden almaktadır. Kara Camii 1903'ten bu yana kilise olarak faaliyet göstermektedir ve adı Sveti Sedmochislenitsi Kilisesi'dir ("Yedi Azizler Kilisesi").
Sofya da aynı zamanda birbirinden leziz helal yemek seçenekleri vardır: Misafirlerine geleneksel Bulgar yemekleri ve dünya mutfağından farklı lezzetler sunan Konyushnite Restoran helal yemekleri ile popülerdir. Helal lezzetleri ile bilinen bir başka adres olan Merkez Çarşı'da çeşitli taze ürünler, etler ve baharatlar satılmaktadır.
Sofya Ulusal Tarih Müzesi'ne giderek Bulgaristan'ın tarihini ve kültürünü keşfedebileceğiniz gibi Boyana Kilisesi'ni ziyaret ederek çarpıcı Orta Çağ freskleriyle UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan bu güzel kiliseyi gezebilirsiniz.
Sofya'daki en iyi otellerimizden birinde konaklayın.
Sofya'yı ziyaret ettikten sonra 1 saat 45 dakika mesafede bulunan, Bulgaristan'ın en büyük ikinci şehri Filibe'ye doğru yola çıkabilirsiniz.
Filibe
Bu rotadaki sondan bir önceki durağımız olan Filibe Avrupa'nın bilinen en eski yerleşim birimidir. Şehir günümüzde ev müzesi, galeri ve misafirhane olarak kullanılan, renkli ve tarihi 19. yüzyıl konaklarıyla dolu romantik eski kent bölgesi ile bilinmektedir.
Mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri de Cuma Camii'dir. Filibe'nin merkezinde yer alan cami Filibe Osmanlı ordusu tarafından fethedildikten sonra, 1363-1364 yıllarında Sveta Petka Tarnovska Katedral Kilisesi'nin bulunduğu yere inşa edilmiştir. 15. yüzyılda Sultan I. Murad döneminde eski yapı yıkılarak yerine modern cami yapılmıştır. Adına da Ulu Cuma Camii ve Ana Cuma Camii denmiştir. Ayrıca 15. yüzyıldan kalma İmaret Camii ve 1860 yılında inşa edilen Taşköprü Camii'ni de ziyaret edebilirsiniz.
MS 1. yüzyıldan kalma eski bir tiyatro olan Philippopolis Roma Tiyatrosu ve iyi korunmuş bir 2. yüzyıl eseri olan Antik Stadyum da mutlaka görmeniz gereken yerler arasındadır.
Filibe'de enfes helal yemek seçenekleri sunulmaktadır. Konuklar eski kent bölgesinde Balkan Bites Restoran'da helal yemeklerin tadını çıkarabilirler. Helal yemekleri ile bilinen Shtastlivetsa Restoran'da ise geleneksel Bulgar yemekleri ve dünya mutfağının lezzetli örnekleri servis edilmektedir. Taptaze ürünler, et ve baharat çeşitleriyle Merkez Çarşı helal yiyecek arayanların popüler adreslerinden biridir.
Bir Filibe otelinde konaklayın ve güzelce dinlenin.
Filibe ziyaretinizden sonra, gezi rotanız sizi 2 saat 15 dakikalık bir sürüşün ardından, rotanın son durağı ve Türkiye'nin güzel şehri Edirne'ye götürecektir. Sizi Türkiye’ye kavuşturacak olan Sıla Yolu sizi Avrupa’nın görülmeye değer güzel ve canlı şehirlerine götürmekle kalmaz, aynı zamanda yol üzerindeki yüzlerce yıllık Osmanlı etkisinin izlerini sürebileceğiniz kültürel ve duygusal bir geziye de çıkarır.
Edirne
Unutulmaz yolculuğunuzun son noktası olan Edirne tarihiyle ön plana çıkan bir şehirdir. Aynı zamanda Edirne İstanbul'un fethinden önce Osmanlı İmparatorluğu'nun ikinci başkenti olmasıyla da tanınmaktadır. Görülmeye değer birçok cazip yerin olduğu şehir muazzam mimarisi, zengin tarihi ve güzel camileri ile meşhurdur.
Edirne'nin en çok bilinen simgelerinden biri Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerinden biri olarak kabul edilen, 16. yüzyıldan kalma güzel bir cami olan Selimiye Camii'dir. Sultan II. Selim'in yaptırdığı cami imparatorluğun baş mimarı Mimar Sinan tarafından 80 yaşındayken 1568-1575 yılları arasında yaptırılmıştır. Mimar Sinan'ın “ustalık eserim” dediği Selimiye İslam mimarisinin ve özellikle Osmanlı mimarisinin en başarılı yapılarından biridir. Sinan, 1548'de tamamladığı Şehzade Mehmet Camii'ne “çıraklık eserim”, 1557'de tamamladığı Süleymaniye Camii'ne “kalfalık eserim”, 1575'te ibadete açılan Selimiye'ye ise “ustalık eserim” demektedir. Edirne Selimiye Camii yakınlarındaki birçok restoranda bulunan, şehre özgü bir şekilde kızartılan kuzu ciğeri ve kırmızı soğan salatası ile ünlüdür. Şehre gelenler Ciğerci Niyazi Usta ya da Edirne Lahmacun & Pide Kebap gibi yakınlardaki restoranlarda helal lezzetleri deneyebilmektedir.
Şehirde incelikli çini işlemeleri ve asimetrik minare tasarımı ile öne çıkan, 14. yüzyıldan kalma Eski Cami de dâhil olmak üzere çok sayıda cami vardır. Görülmesi gereken bir diğer yapı etkileyici üç minaresi ve güzel avlusu ile beğeni toplayan Üç Şerefeli Camii'dir.
Edirne'nin birbirinden güzel müzeleri ve tarihi mekânları tarih severlerin ilgisini çekecektir. Edirne Sarayı Osmanlı döneminden günümüze ayakta kalmayı başarmış, iyi korunmuş bir saraydır. Balkan Savaşları Müzesi'nde 20. yüzyılın başlarında meydana gelen Balkan Savaşları dönemi sergilenirken Türk ve İslam Sanatları Müzesi'nde İslamî sanat eserlerinden oluşan bir koleksiyon mevcuttur.
Ayrıca Edirne geleneksel Türk hamamları ile ünlüdür. Osmanlı döneminden kalma hamamların güzel bir örneği olan Sokullu (Üç Şerefeli) Hamamı'nda rahatlatıcı masaj ve terapiler sunulmaktadır.
Edirne'de helal özellikli bir otelde konaklayın.
Almanya’dan Türkiye’ye uzanan Sıla Yolu’nda daha kısa ya da daha uzun bir rotayı takip etmek isterseniz, diğer yol gezilerimize göz atın: kısa rota ve keyifli güney rotası.